Ahmetler Köyü

Köyümüzü, yöremizi, kültürümüzü tanıyalım, tanıtalım.

16 Mart 2012 Cuma

Obalarımız (Ahmetler Yaylası - 2)

Yayladaki Obalarımız
Ben yaylada Kumluboğaz’da doğmuşum. Anam öyle söylerdi. Günü, ayı, senesi belli değil. Bir Güz mevsimi olsa gerek. Çünkü benim çocukluğumda bizim köylüler Mayıs ayı içinde yaylaya çıkınca bir ay kadar Kuyu ve İmalı civarında otururlardı. Bir ay sonra Akdağ’daki karların birazı eriyip hayvanların gezmesi mümkün olunca, örenlerin üstünden kar kalkınca Akdağ’a göçerlerdi. Akdağ’da birkaç ay kalınır, karlar tükenip hayvanlar susuz kalınca obalar güzleye Aldürbe ve Yeroluk civarına göçerlerdi. Bu bilgilerden yola çıkınca Aldürbe – Kumluboğaz da güzlek olarak kullanıldığına göre ben güz mevsiminde doğmuş oluyorum.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” Demiş ünlü düşünür Heraklitos.
Çocukluğumdan bu güne çok şeyler değişti. Köprülerin altından çok sular aktı. Benim çocukluğumda Ahmetler köylüleri baharın, yazın, güzün nerelerde oba tutarlardı, hangi yurt yerinde kimlerin obası vardı, kısaca bir göz atalım. Sonra da bu gün durum ne merkezde bir bakıp, nerden nereye gelmişiz ne gibi değişimler olmuş bir kıyaslayalım.

Yaylada köylülerimizin ve bazı komşu köylerin oba yerleri
İLBAHARDA (MAYIS – HAZİRAN) OTURULAN YERLER:
Ahmetler Kuyu’sundaki obalar:
Eskilerin anlattığına göre eskiden köylülerin tamamı ilkbaharda Kuyu’da otururlarmış. Benim hatırladıklarım:
Emir El
Molla Mehmet El
Şaban El (Kara Beşir)
Kuyudan yukarıdaki alana eskiden “Pantır Yurdu” derlermiş. Önceleri Topal Hasan dedem yeni evlendiğinde Çapırın dibindeki evde oturmuş. (Pantır Emmi’nin anlatımları)
Kurna Dibi’nde Aşçı Mehmet Emmim, Adıgüzel Dayım ve bizim obamız da vardı. Bazı seneler Mukuoğlu Amca da otururdu.
Kurna Dibi’nde ve Kuyunun değişik yerlerinde köylülerimiz arılık da kurmuşlardır. Ben bile Ahmetler Kuyu’sunda üç değişik yere arı koydum. Bazı arı konulan yerlerde arıları koymak için alt yapı yapılmıştır. Sözgelimi rüzgâra karşı korunak yapılmıştır, sel suyuna karşı düzgün sıralı taşlar dizilmiştir. Böyle emek verilmiş yerler sahiplenmiş sayılır; başkası oraya arı koymaz. Burası taşları düzenleyenin arlığı olarak bilinir. Eğer bu alt yapıları yapan arıcı gelmeyecekse ona sorulur ve öyle arı konulur. Ama alt yapı olmayan yerlere kim erken gelirse o arılarını koyar.
İmalı’da: Topal Hasan, çocuklarının oba yeri vardı. Boş olduğu seneler başkaları da otururdu.
Çırlavık’ta: Yirik Çavuş ve Koca Mustafa’nın obası, Zobu ve Mukuoğlu’nun obası
Karakoyak’ta: Deli Hacı ve Küçük Osman’ın obası.
İmalı Ardı’nda: Tülüce ve Kısaca’nın obası, Höke Yusuf’un obası, Kara Mehmet ve Deli Ahmet’in obası.
Değirmen Taşı’nın dibindeki Gölcük’te eskiden Hacı Hatip’in babası Ali Fakoğlu yurt kurmuş. Buradaki kar obruğunu kullanmış. Ahmetler Kuyusunun güneyinde, Yürük Dağının dibinde Teke Yatağı


Tekeyeteğında başka bir oba yeri
İmalı Ardı'nda oba yerleri. Alt solda, Deli Ahmet ve Kara Mehmet'in oba yerleri, 2. Kısaca Elin oba yeri, 3. Höke Yusuf oba yeri.
Teke Yatağında Emir El ve Pantır Elin oba yerleri
Kurna Dibi. Arı  sırasının bulunduğu koyakta Dedem topal Hasan'ın oba yeri vardı. Çocukluğumda amcamgil ile beraber oturmuştuk.
Çırlavıkta aşağı ve yukarı oba yerleri. Koca Mehmet ve Gedik Hüseyinin çocukları otururdu.


YAZIN (HAZİRAN, TEMMUZ, AĞUSTOS) OTURULAN YERLER:
Temmuz Ağustos aylarında Ahmetlerlilerin oturduğu yurt yerlerinin genel adına Akdağ denir. Akdağ’daki oba yerlerimiz:
Aylıca’da 3 oba vardı. Emir El, Sarı Mehmet El, Tülüce ve Kısaca El
Musabaylıcası’nda Deli Hacı ve kardeşi Küçük Osman’ın obası vardı. (Burası Akça Musa’sının oba yeri olmalı. Adını ya Akça Musa’sından ya da onun Musa adlı bir dedesinden almış olabilir. Musa Aylıcası > Musa Baylıcası şeklinde değişmiş olabilir.)
Bozlağan’da 5 oba vardı:
Molla Mehmet El,
Kara Abdullah El,
Tekeli El
Kara Osman El,
Adıgüzel El (Pantır Emmi ile)
(Ben çocukluğumda kepeneği terkileyip gece oğlak gütmeye Bozlağan’da Molla Mehmet Elin içindeyken gitmiştim.)
Kızıleğrik Önü’nde 2 ya da 3 oba vardı: Yirik Çavuş, Koca Mustafa obası, Zobu ve Mukuoğlu’nun obası vardı.
Eğrikar’da önceleri Akça elin obaları vardı. Sonrada Fersinli Kır Veli oba tuttu uzun süre.
Tomsubaşı’nda 2 oba:
Topal Hasan ve çocuklarının obası,
Emir Elin obası vardı.
Bu obalarda yeni sürü oluşturanlar otururdu. Bazı seneler de boş kalırdı. Ben Mehmet Dayımğille beraber oturduğumuzu hatırlarım. Tomsubaşı’nda bazen Şaban El de otururmuş.
Sayyatak’ta: Höke Yusuf ve oğullarının obaları,
Güllü Belen’de: Kara Mehmet ve Deli Ahmet Elin obaları,
Katırcı İni’nde: Kara Beşir Elin obası vardı.







Bozlağan'daki oba yerlerinden Say... Say'da süt sağımından sonra olakların keçilerle emişmesi. 















Say'daki ören yerleri. Bazı sene bir bazı se de iki aile oba kurardı.
Bozlağan'da Aşağı Oba ve Yukarı Oba.Aşağı obada Molla Mehmet el, yukarı obada ise Tekeli El ve Molla İbrahim'in oğulları otururlardı.
Aylıca'daki oba yerleri. Solda: Emir El, Ortada: Sarı Mehmet dayım El, Sağda da: Tülüce ve Kısaca Elin oba yerleri vardı.
Tomsubaşı'ndaki oba yerleri. (Bu oba yerlerinde değişik aileler oba kurmuş.)
Höke Yusuf ve oğullarının oba yeri: Sayyatak
Kızıleğriönü (Kızıleğrikönü) Burada Gedik Hüseyin ve oğullarının, kızlarının obaları vardı.
Güllübelen'de Deli Ahmet ve Kara Mehmet'in obaları vardı.

Aldürbe Oluğunun üstü. Burada Emir El otururdu.
GÜZÜN (AĞUSTOS – EYLÜL ARASI) OTURULAN YERLER:
Aldürbe Kumlu Boğaz’da Höke Yusuf, Topal Hasan ve çocuklarının obaları vardı.
Kireç Koyağında: Bazı seneler Yirik Çavuş oba tutardı.
Ortataş’ın dibinde: Deli Hacı devamlı otururdu. Bazı seneler Küçük Mustafa, Aşçı Mehmet ve başkaları da otururdu.
Aldürbe Çapırının dibindeki koyaklarda: Tekeli El,
Kısaca ve Tülüce El, Kara Abdullah ve kardeşi Küçük Mustafa obaları vardı.
Yeroluk’taki Sığır Koyağı’nda: Molla Mehmet El, Karamuklu Oluk’ta Emir El veya başkaları, Kızıl Oluk’un üstünde değişik aileler ama çoğunlukla Çavuş emmi ve Deli Ahmet Emmigil otururdu.
Yer Oluk’taki Aşağı Oluk’un önündeki koyakta güzün Erengerişi’nden Hacı Ahmet ve çocukları otururdu. Yer oluk’ta hayvanların sulandığı 3 tane oluk vardı: Kızıl Oluk, Karamuklu Oluk, Aşağı Oluk.
Aldürbe oluğunun üstünde: Emir El otururdu.
Çırlavık’ta: Yirik Çavuş, Koca Mustafa obası, Zobu, Mukuoğlu obası vardı. Çırlavık’ta da bazı seneler değişik aileler otururdu.

Aldürbe'deki Ortataş'ın dibindeki oba yerleri. Resimde oba yerlerine arı kovanları sıralanmış.
İmalı Önü'nde oba yerleri
Akkuyu Bucağı'nda yayla evleri ve arılıklar
Aldürbe’nin batısında Zindan’ın yanında Kepezli Maşılı ve Topal Ahmet, Nesli, Mevlit otururdu. Kepezliler yazın Diyrak ve Akeşme’de otururlardı. Maşılı ve Topal Ahmet yaylaya çıkmaz olunca Gençler Köyü’nden Deli Hüseyin bazı seneler güzün burada konakladı.
 Aldürbe Çapırı'nın dibindeki oba yerleri.
Ahmetler obaları neden bu kadar birbirinden aralı kurulmuş?
Her obada bir davar bir de oğlak sürüsü olmak üzere en az iki sürü olduğunu düşünelim. 14 obada 28 sürü olur. Ayrıca aynı ailenin koyun ve kuzu sürüleri de olabilir. Onları saymasak bile 28 sürünün bir arada bakılması çok zordur. Sürüler birbirine karışır, Köpekler sık sık dalaşır. Hır gür, kavga gürültü çok olur. Bunu fark eden köylülerimiz mallarının rahatını düşünerek obalarını birbirinden ortalama yarım saat yürüme uzaklığında yurt yerlerinde kurmuşlar. Böylece her oba sürülerinin yayılma alanı da genişlemiş ve belirlenmiş. Obaların ve çobanların tek ve yalnız olması hayvanların bakımı açısından doğru ve faydalı görülmüş. Bu konuda deyimler tekerlemeler bile üretilmiş:
Çok çoban çokuşur
İki çoban takışır
Gözünü sevdiğim tek çoban
Sürüye o iyi bakar işte.
Hacı Ahmetliler (Erengerişlilere Hacı Ahmetli de denir.) ve Tepeköylüler Kuyu’da bir arada oturabiliyor. Hır gür olmadan geçinip gidiyorlar. Nedeni, fazla sürü olmayışındandır.
………………….
Bizim aile gibi davarı az olanların ayrıca bir sürüsü olmaz. Az davarlılar sürü sahibi birinin ardına yama olur, ya çobana yıllık bir ücret verir (çoban oğlağı) ya da (benim gibi) çocuğu varsa çobanın yanına “çeltek = yardımcı” verirlerdi. Gene de çobana yaranamazlardı. Sık sık sürü değiştirirlerdi. Benim hatırladığıma göre biz de bu yüzden birkaç kere oba değiştirmiştik. Molla Mehmet El, Sarı Mehmet Dayım El, Kara Osman Emmi El, Hacı Dayım El… Ben çobanlığı bırakınca oba değiştirmez olduk. Yaylaya da göçmez olduk.
Ahmetlerin bu oba yerlerinde oturanlar genel olarak her sene aynı yere gelip otururlardı. Ama bazen de değişiklik olurdu. Oba ve sürü sayısı bazen bir iki adet azalıp çoğalabiliyordu. Sözgelimi iki ailenin davarı azalmış. Davarlarını karıştırıp bir sürü yaparlardı. Böyle olunca oba yerinin biri boş kalırdı. Öte yandan başka bir ailenin davarı çoğalmışsa bir sürü olarak kalabalık geliyorsa kardeşler mallarını ayırırlar ve ayrı iki sürü oluştururlardı. Yeni sürü sahibi de boş kalmış bir oba yerine otururdu.
Oba boşalma olayı bazen de ailenin iş değiştirip yaylaya çıkmayı boşlamasından kaynaklanırdı. Söz gelimi Molla Mahmut, Molla Abdullah Manavgat’a göçüp gitmiş, onların oturduğu oba yerleri boş kalmış. Kara Osman Emmi (Osman Koç) davarı satıp kamyon aldı, oba yerleri boş kaldı. Deli Hacı ve kardeşi Osman Dayı öldü geride kalanlar malcılık yapmadı; obaları boş kaldı. Köyden birçok aile Manavgat’a Antalya’ya göçüp yeni işlerde çalışmaya başladılar. Manavgat’taki camcıların babaları eskiden davarcıydı. Ya şimdi? Obalardan bazıları bu göçler sonucu boş kaldı.
BU GÜNKÜ DURUM:
Kepezliler yaylaya çıkmaz oldu. (Bir oba çıkıyor.)
Bizim köylüler Kumluboğaz’a oturmaz oldu. Ören yerlerinin taşları taşındı, bu taşlarla başka yerlere evler yapıldı.
Ahmetler Kuyusu’ndaki oba yerlerine oturulmaz oldu. Kurna Dibindeki oba yerleri hala boş durmaktadır. Örenler yıkılıp dağılmış durumdadır. Kuyudaki oba yerlerine de bizim köylüler gelmeyince Erengeriş ve Tepeköy’den gelenler ev yaptırdılar ve yazları oturmaktadırlar. Erengeriş ve Tepeköy’den yaylaya çıkanlarda Ahmetler’deki kadar sürü yoktur. Arıcılık veya yaylanın temiz, serin, nemsiz havasından faydalanmak için çıkmaktadırlar.

………………….Ahmetler köylülerinin yarısı Manavgat’a, Antalya’ya göçüp gitmiş olsa da,
Eskisi kadar çok sürü olmasa da,
Gene de yaylada en çok davar besleyen Ahmetler köylüleridir. Mallarını besleyebilmek için yaylaya ihtiyaçları vardır. O nedenle yayladan vazgeçemeyecekler. Eskiden bu oba yerlerini doldurup taşıran ailelerin bazılarının torunları şimdi bu oba yerlerinde gene malcılık (küçükbaş hayvan besiciliği) yapmaktadırlar. Akdağ’daki oba yerlerinde gene sürüler var. Ancak yazla ve güzle obaları çeşitli nedenlerden dolayı yer değiştirdi. Yazla ve güzle oba yerleri:
İmalı Önü,
İmalı Ardı,
Mahmut Koyağı,
Aldürbe Çapırının Dibi,
Çırlavık gibi yerlerde toplandı.
Bazı köylülerimiz arıcılık yapmaktadır. Arılar vesilesiyle yazın yaylaya çıkmaları gerekiyor.
Arıcılar ise daha çok Aldürbe – Ortataş’ın dibini ve Akkuyu Bucağını tercih ediyorlar. Bazı arıcılarımız da bazı seneler arılarını Kurna Dibi’ne götürmektedirler. Kuyu’da ve Kurna’da arı yayılımı Aldürbe’den 10 gün daha sonra bitmektedir. Eskiden çoğumuz arılarımızı Kuyu’ya koyuyorduk, oradaki sıkışıklıktan dolayı götürenlerimiz azaldı.
Davarı ve arısı olmayan bazı insanlarımız da oralarda doğup büyümüşler; çocukluk anıları var. İnsan çocukluğunun geçtiği yerleri unutamıyor, Gidip görmek oralarda yeniden yaşamak geliyor içinden. Ayrıca yaz aylarında sahil nemden ve sıcaktan kaynarken buralar serin ve sakin oluyor. Bu sakin ve serin ortam da insanları çekiyor.
İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde yaşarmış. Biz de öyle yapmışız. Doğup büyüdüğümüz yerleri bırakıp gitmişiz ekmek parası için. Ya da daha rahat yaşayabilmek için.
Sonra da şairin dediği gibi:
“Orda bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gitmesek de gelmesek de,
O köy bizim köyümüzdür.”
Diye söylenmeye, türkü söylemeye başlamışız. Olmaz öyle şey. Kuru kuruya lafla yayla sahibi olunmaz. Gitmesek gelmesek nerden bizim olurmuş yayla? Birileri çıkar; gider, gelir, otundan, suyundan, havasından faydalanır; yani sahiplenir, onun olur gider yayla. 50 yıl önce Ahmetler Kuyusu Ahmetlerli obalarıyla doluydu. Çeşitli nedenlerden oraya gitmeyince boşluğu birileri doldurdu. O zaman yapılacak iş, atalarımızın yurt yerlerini tanıyalım. Babam dedem nerede oba kurmuş bilelim. Malı, sürüsü olanlar sürüsünü getirsin, güdüp hem malı hem kendi yaylalansın. Arısı olanlar arılarını getirsin, o eşsiz balından herkes nasiplensin. Davarı arısı olmayanlar sahilde zorunlu bir işi yoksa yaylaya çıkıp, suyundan havasından faydalansın. Arada bir hepimiz yaylayı ziyaret edip boş yurtları ellikleyelim, şenlendirelim. Biz çocukken Aldürbe alanında çok güzel oyunlar oynardık. Şimdiki çocuklar da oynayabilir. Bu zevki onlara da yaşatalım. Hem yazın yaylaya gidenlerin sahilde kalanlardan daha sağlıklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Sağlığımız için böyle bir alışkanlık edinmeye çalışalım. Bakın Erengerişli komşularımızın Manavgat’ta yaşayanları yaylaya hep birer ev yapmış, işi olanlar çocuklarını yaylaya çıkarıyor, kendisi Manavgat’ta çalışıyor. Hafta sonu olunca sürüyor arabasını; doğru yayla! Pazartesi gene işine dönüyor. İyi de ediyorlar. Biz niye böyle yapmıyoruz?
Her yiğidin gönlünde bir aslan yatarmış. Benim gönlümden de böyle geçiyor. Aslında bir bahane uydurup yazları yaylada olabilmek iyi bir şey. Yazımızın başında yazdığımız gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” Her şey değişmeye devam edecektir. Dileğimiz değişimlerin iyiye doğru olmasıdır. Sabah ola hayır ola..
Ali Varol - 26 Şubat 2012 – Manavgat
Oba yerlerimizin kuşbakışı görüntüsünü aşağıdaki bağlantıyı açarak izleyebilirsiniz.
https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/ObaYerlerimizAhmetlerYaylas1
https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/ObalarMZAhmetlerYaylas202
https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/YaylaKomsularMZAhmetlerYaylas3#

https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/AhmetlerYaylasNdaObaYerleri
Doğup büyüdüğüm yerleri, sanal ortamda gezip inceledim. Bu bana büyük bir zevk verdi. İlgi duyan köylülerimizle yakınlarımla paylaşmak istedim. Bunun için internette yazma, çizme işleri çıktı. Bunların nasıl yapıldığını öğrenmek için gene araştırmam gerekti.
Yayladaki oba yerlerimizin yerlerini bulmak, oraları işaretlemek, yolları belirtmek için resimler üzerinde çizgiler çizmek, kaydetmek, albüm yapmak… Bunlar da bana büyük zevk verdi. İşin iyi yanı hem zevkli işler yaptım, hem yeni şeyler öğrendim.

Yazıda geçen bazı yeni sözcük ve deyimler:
Katık: Süt ürünlerinden çökelek, lor ve peynirden karıştırılıp harmanlanarak yapılmış yeni bir ürün.
Birinin ardına (kıçına) yama olmak: Yama nereye vurulur? Giysinin en çok yıpranan ve en önce sökülen yerine. Buralar da dizler ve oturak bölgeleridir. Vücudun en çok kahrını bu yama vurulan yerler çekmektedir. Birinin ardına yama olursanız siz de onun kahrını çekmek zorundasınız.
Kepeneği terkilemek: Kepeneği taşınabilecek şekilde katlayıp, azık peştamalı ile bağlayarak omuza asmak.
Davarın yarıkması: Koyun veya keçi bir hayvanın sürüden ayrılıp kaybolması. Başka bir sürüye karışması.
Yurt yeri: İçinde oba da olan hayvanların yayılacağı yakın çevre. Bozlağan bir yurt yeridir ama orada 5 tane oba yeri vardır.
Oba: Hayvan besleyen yörüklerin kendileri ve hayvanlarının barınması için yapılan yapıların hepsi.
Oba yeri: Oba kurulan yer.
Ören: Çadır kurmak için harçsız taş duvardan yapılmış tek odalı ev.
Toprakdam: Çatısı toprak ile örtülmüş tek veya iki odalı yayla evi.
Cirlemek: Kar suları ilkin damla damla akar. Hava ısınınca damlalar birbirine ulanır ve bir iplik gibi uzayarak akar. Buna suyun cirlemesi denir.
Meleğse, melese: İplik ve yün karışımı ince ve seyrek dokunmuş kilim.
Ahmetler Kuyusu'ndaki yayla evleri. Burada Erengeriş, Tepeköy, Ahmetler köylerinden insanlarımız uzun zaman beraberce oturmuştur.
Oba yerlerimiz arasında yük taşımaya yarayan yolları gösterir kuşbakışı resim.

12 Mart 2012 Pazartesi

Oba Yerlerimiz (Ahmetler Yaylası 1)

Ahmetler Yaylasındaki Oba Yerlerimiz
Göç Yollarımız, Su Kaynaklarımız
Burası Ahmetler yaylasında Çırlavık'ın üstündeki çağşak (çakıl) Ahmetler Kuyu'sundan Bozlağan'a giden kestirme ama biraz bozuk bir hayvan yolu. Az yüklü hayvanlar bu yoldangider. Arka planda Yürük ve Kara Sivri görülmektedir.Bu resim Çırlavık ve Çağşak'ın Google Earth proğramından kopyalanmış resmidir. İkisi de aynı yerin resmidir ama birisi bizim fotoğraf makinemizle çekilmiştir. Öteki uydulardaki kameralar tarafından yukarıdan kuşbakışı çekilmiş resimdir.Bu resim de bizim yaylamızdaki bir oba yerinin kuş bakışı çekilmiş resmidir. Ama neresi olduğu pek belli değildir. Ben bölgeyi çocukluğumdan tanıdığım için oba yerlerimizin yerlerini geniş açılı kuşbakışı çekilmiş bir resimde işaretledim ve yurt yerlerimizin adını yazdım. Biraz resme biraz da haritaya benzer bir şekil çıktı.Ahmetler yaylasındaki oba yerleri ve diğer yer adları
Yayladaki Obalarımız, Oba Yerlerimiz, Yurt Yerlerimiz
Bir atasözümüz var: “Bakarsan bağ; bakmazsan dağ olur” derler. Bu sözün anlamı geniştir ama genellikle tarla, bahçe için kullanılır. Peki, bakılmayan, gidilmeyen yaylalar için ne denebilir? “Kullanırsan senin olur; kullanmazsan elin olur” desek uygun mudur?
Bundan elli yıl önce Ahmetlerlilerin tamamı ilkbaharda Ahmetler Kuyu’sunda otururlardı. Sonradan çeşitli nedenlerle oraya gitmez oldular. Şimdi orada başkaları oturuyor. Bu neden böyle oldu; nasıl böyle oldu? Eskiden develerle, atlarla, merkeplerle göçerdik; şimdi kamyonlarla, traktörlerle kamyonetlerle göçüyoruz. Bu nasıl oldu? Çocukluğumda göçtüğümüz yollardan şimdi göçmez olduk. Göç yollarımız değişti. Bu neden ve nasıl böyle oldu?
Oturduğumuz oba yerlerimiz değişti, yollarımız değişti, taşıt araçlarımız değişti, hayvanları besleme şeklimiz değişti…
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” Demiş ünlü düşünür Heraklitos.
Çocukluğumdan bu güne çok şeyler değişti. Köprülerin altından çok sular aktı. Benim çocukluğumda Ahmetler köylüleri hangi yollardan nasıl yaylaya göçerlerdi, şimdi nasıl göçüyorlar, baharın, yazın, güzün nerelerde oba tutarlardı, hangi yurt yerinde kimlerin obası vardı, kısaca bir göz atalım. Sonra da bu gün durum ne merkezde bir bakıp, nerden nereye gelmişiz ne gibi değişimler olmuş bir kıyaslayalım.
Göç Yollarımız
Ahmetler köyünden yaylaya gidebilmek için çok kullandığımız üç yol var ama zorunlu olunca bu sayı beş ya da altı olabiliyor.En çok kullanılan iki yoldan biri Çimi içinden geçen göç yoludur. Öteki de sürülerin geçtiği Alavada (Çanakpınar) yollarıdır.Çocukluğumda göçlerimiz Çimi'den geçerken köyün içine girmezdi. Köyün altında bir çevre yolu vardı. Göçler oradan gelir giderdi.
Çimi Yolu:
Eskiden yaylaya göçerken göç köyden çıkınca Harmankaya’da konaklardı bir gece. Sabah yükler sarılır Murtiçi’nde şose yoluna girilir, akşama Gandilce’ye gelinirdi. İkinci gece orada geçirilir hayvanlar yayılır, dinlenirdi. Üçüncü gün akşama Nohut çukuruna gelinir orada akşamlanırdı. Sonraki gün Nohut Çukurunda araba yolundan ayrılır, Aşağı Bucak, Belen, Yukarı Bucak köyleri geçilir, Çimi’ye ait Biladanlısu’da hayvanlar sulanır, Akşama Aldürbe’ye çıkılırdı. Göç burada saydığım köylerin içinden geçmez, köyün kenarındaki bir çevre yolundan geçer giderdi. Çimi Köyü’nün içine de girmez köyün aşağısındaki çevre yolundan geçilirdi. Sonradan Yaylaya yol yapılıp motorlu taşıtlar gitmeye başlayınca göçler de motorlu taşıtlarla taşınmaya başlandı. Bu köylerin kenarındaki yollara da ihtiyaç kalmadı. Taşıtlar Akseki üzerinden geçip Dutluca ve Çimi köylerine uğrayarak yaylaya çıkmaya başladı. Bu dönemde Çimi köylüleri köy dışındaki çevre yolunu kapatıp göçlerin köy içinden geçmesini zorunlu hale getirdi. Sonra da köy içine bir demir kapı yapıp işine gelmeyen göçlerin, demir kapıyı kapatarak, yaylaya gitmesini engellemeye başladılar. Çimi köyü ve köy dışından geçen çevre yolu. (Çocukluğumda geçtiğimiz çevre yolu hatırladığıma göre görüldüğü şekilde tarlaların arasından geçiyordu.)Alavada (Çanakpınar) Yolu:Köyden çıkan sürüler yük göçü ile aynı yolu izleyerek Cemerler üstündeki Gandilce’ye kadar gelirlerdi. Orada sürüler göçten ayrılarak Sadıklar köyünün kuzeyindeki bir boğaza girerlerdi. Buradan Değirminci Kuyusu, Çalıdibi, Sarıotlu, Çağşırcı Oğruğu, Topraktepe bölgelerini geçerek Ahmetler Kuyusu’na gelirlerdi. Bu yolculuk bazen bir gün bazen de iki gün sürerdi Konaklamak gerekirse Alavada dağlarında uygun bir yer seçilirdi.
Kurna Yolu:Göç ve sürüler yaylaya çıktıktan sonra tek tük gelip gitmeler Kurna yolundan yapılırdı. Kurna yolu daha kestirme idi ama Çimi’den geçen yol kadar düzgün değildi. Kurna yolundan gitmek için Murtiçi’nde şose yolu çaprazlama geçilir, Çukurköy, Güzelsu köylerinin kenarından geçerek Çataloluk’a gelinir. Orada bir mola verilir. Devam edip, Çatma, Gölbüz gediği, Buzobruk, Kurna geçilerek Ahmetler Kuyusu’na gelinirdi.
Galandıras, Güneycik yolları:Çimililer bir sene demir kapıyı kapatıp Ahmetler göçünün yaylaya geçmesini engellediler. Akseki’deki yetkililer göçün Çimi’nin kuzeyindeki Galandıras Boğazı’ndan geçmesini sağladılar. Böylece Galandıras yolunu da öğrenmiş olduk.
Başka bir sene gene demir kapı kapandı. Galandıras yolundan da yol verilmedi. Ahmetler göçü Gündoğmuş üzerinden dolanıp Güneycik yaylasını geçerek Gökçukur, Keklik Pınarını da geride bırakarak Çırlavık’tan yaylaya gelebildi.
Güneycik yolu da kapanırsa yaylaya Göktepe'den Namaras yaylası üzerinden Popazın İçi'nden geçilerek Bozlağan'a gelinebilir.
Ahmetler Yaylasındaki Su Kaynakları:

Akkuyu Bucağındaki kuyunun suyu temizlik işlerinde ve hayvanları sulamada kullanılır.Ahmetler Kuyusu yayladaki önemli su kaynaklarından biridir.Aldürbe Oluğu ve Çırlavık’taki 2 adet çeşme yayladaki insan ve hayvanlarımızın su ihtiyacını karşılayan önemli su kaynaklarıdır. Aldürbe, Akkuyu Bucağı ve Ahmetler Kuyusu’nda devamlı suyu bulunan kuyular bulunmaktadır. Köyümüz hayvanları Aldürbe’deki çeşmelerin suyu yetmediği zamanlarda ilkbaharda ve güzün Çimi Köyü’ne ait olan Yeroluk’tan sulanmaktadır. Yeroluk’ta 3 tane devamlı akan oluk vardır. Karamuklu Oluk, Kızıloluk, Aşağı Oluk.Komşularımızdan Gebecelilerin oturduğu Ölümuar’da da su boldur. Ahmetler sürüleri bazen sulanmak için Ölümuar’a giderlerdi.
Akdağ’da akarsu ve kuyu yoktur. İnsanlar sularını karlardan sağlarlar. İlkin oba yakınındaki kayaların dibinde kışın birikmiş ve sıkışmış kar yığınlarından temiz bir kazma ya da daha çok nacak ile sırtta taşınabilecek büyüklükte kar “kös”leri kesilir, bunlar sırta yüklenilir, getirip çadırın önündeki özel olarak hazırlanmış düzgün ve hafif meyilli bir taşın üstüne konur. 50 – 100 cm. uzunluğunda olan kar kösünün bir ucu taştan dışarıya uzatılır. Bu kar uzantısının altına bir helke konur. Karlar eridikçe damlaya damlaya helkeyi doldurur. Dolan helkedeki su güğümlere, ibriklere, su kabaklarına ya da başka kaplara konur. Boşalan helke tekrar karın altına konur ve dolmaya devam eder. Gündüz karın üstü açılır ve güneşi görürse kar çabuk erir ve “cirleyerek” akar. Genelde kar kösü toz olmasın diye üzerine bir kilim veya “melese” gibi örtü örtülür. Eğer evde kullanılmayan boş kazan veya tokat gibi kaplar varsa kar kösü bunun içine de konabilir. Eğer kar böyle kazan içinde erirse yüzünde köpük oluşabilir.
Hayvanların sulanması için kar yığınlarının önüne bir karış derinliğinde “su yalakları” kazılır. Bir sürünün sulanabilmesi için bir kar yığını önünde 10 kadar kar yalağı olması gerekir. Kar yalakları eriyen kar suları ile dolar. Hayvanlar da bu yalaklardaki sularla sulanır. Haziran, Temmuzda karların hızlı eridiği günlerde kar yığınlarının önünde derecikler de oluşabilir. O zaman hayvanların sulanması daha kolaydır. Bizim köyde hayvanlara yuvarlak 20 günde bir kere tuz verilir. İnce öğütülmüş kaya tuzu düzgün taşlar üzerine dökülünce hayvanlar onu kümelenerek iştahla yalarlar. Hayvanlara tuz verildiği gün onların muhakkak sulanması gerekir.
Kalın kar katmanları eriyip tükenince (Ağustosta) karlar “kar koyakları” ya da obruklardan alınır. Kar koyaklarından kar çıkarmak için bir patika yapılabilir. Ancak kar obruklarından kar çıkarmak zordur. Ya dağcılar gibi tırmana tırmana inip çıkacaksınız, ya da kuyudan su çeker gibi ip ile aşağı inip kesilen karları yukarı çekeceksiniz.
Obruklarımız:
Akdağ'da akar su, kuyu, sarnıç gibi su kaynakları yoktur. İnsanlar ve hayvanlar su ihtiyaçlarını ilkin kar koyaklarından sağlarlar.
Bir kar obruğu. Kar koyaklarında karlar tükenince Akdağdaki obalar su ihtiyaçlarını obruklardan sağlarlar. Bu resimleri çeken kişi "kar obruğu" yerine "düden" sözcüğünü kullanmış. Bu resimlerde de kardan nasıl su elde edildiği açık şekilde anlatılmış.
Obruklarımızdan iki şekilde faydalanırız.
1 – İlkbaharda ve yaz boyunca hayvanlarımızdan ürettiğimiz, yağ, keş, (çökelek), katık, peynir gibi süt ürünleri yayladaki evlerde çadırlarda kalırsa bozulabilir. Bozulmasa bile tazeliği gidip kuruyarak sertleşebilir. Obruklara atılır ve yaz sonunda havalar soğuyuncaya kadar orada bekletilir. Bu ürünler obrukta bozulmaz. Hatta kıvamı, tadı değişerek olgunlaşır, lezzeti artar. Aylarca dursa da tazeliğini ve yumuşaklığını kaybetmez. Obruklar süt ürünlerimiz için birer “doğal soğuk hava deposu”dur.
Süt ürünleri genel olarak derinliği 5 – 10 m. arasında olan ve içinde kar olmayan obruklara konur. Her obanın yakınında bir veya birkaç obruk bulunur. Ancak oba yakınında dibinde kar olmayan obruk yoksa ürünler kar obruklarına da konabilir. Obruklara ürünler genellikle deri içinde konur. Derinin küçüğüne “civcer” de denir. Deriler obruğa konacağı zaman İlkin kolay olsun diye bir çocuk salınır. Çocuk aşağıya inince kendine bağlı ipi çözüp yukarı yollar. İp ile gelen derileri de çözüp uygun yerlere sıralar, yerleştirir. Eğer deri koyacak kişi yalnız ise uzunca bir ip ile “hırsız ilmeği” ile deriyi bağlayıp obruk dibine deri inince de ilmeği yukarıdan çözerek deriyi hırpalamadan aşağıda bırakabilir.
2 - Akdağ’daki obalarımız yakınında akar su, kuyu, sarnıç yoktur. İnsanlarımız suyu kar koyaklarından kesip getirerek evinin önüne koyduğu kardan elde eder. Kar koyaklarındaki karlar yaz sonunda tükenir. Dışarıda kar tükenince kar obruklarında kar vardır. Hatta bazı obruklardan kar yıl boyunca hiç eksik olmaz. Karları kesip obruktan çıkarmak bazen zordur ama yoktan iyidir.
Bazı obruklar da ne kar tutar ne süt ürünü saklar. İmalı dipsizi, Yürükteki dipsiz bu tür obruklardandır. Bunlar mağaracıları ilgilendirirler. Sözgelimi İmalı dipsizine bir taş atarsan ve kulağını verip dinlersen uzun süre yuvarlanıp gittiğini duyarsın.
Yaylamızdaki belli başlı kar obruklarımız:
1 - Bozlağan kar obruğu: Hiç kar tükenmez. Say ile Teketaşı arasındadır. İnip çıkması zordur.
2 - Musabaylıcası Obruğu: Obanın kuzeydoğusunda, Köse Dağı’nın dibindedir. İnip çıkması kolaydır. Geç zamanlar kar tükenir.
3 – Aylıca Obruğu: Tülüce elin obasının yanında, Musa Dağı’nın dibindedir. Bir in şeklinde yan gidilir. İnmesi kolaydır. Kar tükenmez.
4 – Güllü Belen obruğu: İp ile inilip çıkılır. Obruğa süt ürünleri de konur. Kar tükenmez. İnsanlar kar ihtiyacını son zamanlara kadar yakındaki kar koyağından sağlamaktadırlar.
5 – Deve Koyağı obruğu. Teketaşı ile Kızıleğrik Önü’nün arasına Deve Koyağı denir. Buradaki obrukta da geç vakte kadar kar kalır. Kızıleğrik Önündeki obalar koyaklarda kar tükenince buradan kar alırlar. Eğrikar koyağı’nda da genellikle kar tükenmez. Kızıleğrik Önü’nde oturanlar Eğrikar Koyağı’ndaki kardan da faydalanırlar.
Sayyatak ve Tomsubaşı’ndaki obalar karlarını ilkin aradaki koyaklardan alırlar. Koyaklarda kar tükenince ya Aldürbe’ye göçerler ya da Güllü Belen’den kar getirirler..
6 - Ahmetler Kuyusu obruğu: Yaya olarak inilip çıkılabilir. Kar tükenmez. Ahmetler Kuyusu ve Aldürbe’deki insanlar yaz boyunca kar çıkarıp tüketirler.
7 - Değirmen Taşı’nın dibindeki obruk: Fazla bilen yoktur. Eskiden Hacı Hatip’in babası Ali Fakoğlu burada oba kurmuş ve bu obruğu kullanmış. Kar tükenmez.
8 – Düneğin Dibi’ndeki obruk: Burada Ahmetlerliler de oturmuş ama çoğunlukla Fersinliler otururdu. Kar geç vakit tükenir.
9 – Çağşırcı Obruğu: Kar tükenmez. Girip çıkması kolaydır. Burada oba tutanlar hayvanlarını da bu obruğun karından erittikleri su ile sularlar. Burada bazen Fersinliler, bazen de Ahmetlerliler oba tutar.
10 – Yüksek Eğrik’teki obruk: Kar tükenmez. İnip çıkması kolaydır. Hayvanları sulamak için de kullanılır.
11 – Buz Obruk: Kar tükenmez. İnip çıkması zordur. Hayvan sulamada da kullanılır.
Mehmet Güngör obruklarla ilgili bazı bilgiler göndermiş. Kendisine teşekkür eder, bilgileri buraya ekliyorum:
“Akdağ’daki obruklar:
Tomsu Başı çağşırlığının tepesindeki obruğun (kar tutmaz) peyniri güzeldir.Güllü Belen obruğu; 2 katlı yaz boyu kar tutar. Peyniri güzeldir. Güllü Belen’de ben Şaban’ı iple salardım obruğa. O peynirleri takardı ben çekerdim. Bir defasında ekim ayı idi, "Şaban sen burada kal ben gidiyorum.” deyip sesimi kestim. Şaban ağlamaya başladı aşağıda.Aylıca obruğu: Tek katlı yaz boyunca kar tutar.Bozlağan obruğu: 2 katlı yaz boyunca kar tutar.Çakılbaşı obruğu (Kır oğruk): Kar tutmaz, Sayyatağın karşısında, çağşırlığın kuzey kıyısında tepededir.Eğrigar koyağında 2-3 tane var.İmalı Dipsizi: İmalı ininin kuzeyinde kaç metre olduğu bilinmiyor. Taş atınca çok derin olduğu anlaşılıyor. Kuytu bir yerde bulunur.Tomsubaşı düneğinin eteğindeki obruk, 2 katlı, kar tutmaz ve çok derindir."
Akdağ'da bir toprak dam.
Ahmetler Yaylası iki bölümdür. İlkbahar ve Güzün durulan aşağı bölüm Aldürbe ve Ahmetler Kuyusu çevreleridir. Kardan başka su kaynağı olmayan yukarı bölümün genel adı ise Akdağ'dır.

Akkuyu Bucağında bir futbol maçı.
Aldürbe alanında bir koyun sürüsü ve çobanı.
Ahmetler yaylasında arıcılık.Akkuyu Bucağında arı kovanları.
Çakılbaşı'ndan Ahmetler Kuyusu'nun görünüşü.
Çakılbaşı'ndan Aldürbe'nin görünüş.Ahmetler 1. Yayla şenlikleri
19 Haziran 2011 tarihinde Ahmetler yaylasında yayla şenliği yapıldı. İlk kez olmasına karşın bence gayet güzel oldu. İnsanlarımız bir sel gibi yaylaya aktı. Akkuyu Bucağı alanını doldurdu. Komşu köylerden de gelenler oldu. Bir düğün, bir bayram havasında yenildi içildi; türküler söylendi, oyunlar oynandı, konuşmalar yapıldı, yaylamız eski günlerde olduğu gibi ellıklendi. Katılım beklenin üzerindeydi. Planlı düzenli, emek verilmiş bir eğlence oldu. İlk olmasına karşın güzel bir başlangıç sayılır. Bu düşünceyi ortaya atanların, emeği geçenlerin ellerine sağlık.
YaylanınAhmetler Kuyusu ile Tekelik arası kuş uçumu yuvarlak 10 km. imiş
Arataşı ile Popaz Başı arası da 10 km. imiş.
Bu resimde yaylamızın güney ve batısında bazı köylülerimizin ve komşu köylerin kaldığı oba yerleri görülmektedir.
Yayladaki obalarımız arasındaki yük taşımada kullanılabilen yolları gösteren resim.
"Orda bir yayla var uzakta, O yayla bizim yaylamızdır, Gitmesek de gelmesek de, O yayla bizim yaylamızdır." Öyle kuru kuruya lafla yayla sahibi olunmaz. Arada bir hep beraber yaylaya gidersek, yaylayı elliklersek, yaylayı yaylarsak yaylamız olur. Yaylaya gidersek yayla bizim, gitmezsek elin olur. O nedenle atalarımız nerelerde yurt kurmuş öğrenelim, yollarını yolaklarını bilelim, atalarımızın mirasına sahip çıkalım. (Yazı dizimizin devamı ile ilgili yazı ve açıklamalar hakkında bazı konular aşağıda bağlantısı verilen albümlerde görülebilir.)
 https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/ObalarMZAhmetlerYaylas202
https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/YaylaKomsularMZAhmetlerYaylas3

2 Mart 2012 Cuma

Ahmetler Köyünde İlk Sera (Örtü altı) Uygulaması

Köyümüz insanlarının yurdumuzda olan değişiklik ve gelişmelere ayak uydurabilecek nitelikte olduğunu düşünüyorum. Köyümüzle bağını koparmamış insanlarımız tarımda da şartların elverdiği oranda yeni uygulamalara girişmektedirler. Kapuz çayı kenarındaki tarım arazilerinde ilkin erken yetişen üzüm cinsleri ekilerek iyi sonuçlar alınmıştı. Şindi de Hüseyin Koç oğullarıyla beraber Pantır Emmi’nin ırmak kenarındaki tarlasına köyümüzün ilk örtülü alanını (serasını) yaptı ve içine biber ekti. Tarım uzmanlarının rehberliğinde çalışacak olan Hüseyin Koç ve oğullarına bu girişiminde başarılı olmasını dileriz. Umarım başarırlar ve köyümüzde iyi bir örnek olurlar.



 Yıl: 2011. Ahmetlerde tarımda da önemli gelişmeler oluyor. Kapuz Çayı kenarına köyün ilk serası yapılıyor. Örtüaltında ilk sebze yetiştirme işi Hüseyin Koç ve çocuklarına nasip olacak.  
Pantır Emmi'nin köprünün az aşağısındaki yerine yaz aylarında sera yapıldı. Resimde Hüseyin Koç, oğlu Tunay, Hacının Ahmet ve Hasan Özer çalışma arasında çay molası verirken görülüyor.

 Seraya ilk olarak biber ekilmiş. Seraya ekilen sebzeler devamlı tarım teknisyenleri tarafından kontrol edilecek; ihtiyaç olan su, gübre ve ilaçlar zamanında gerekli makinelerle verilecek.
zamanında gerekli makinelerle verilecek.


Sera iki parça örtülü alandan meydana geliyor. Yanında ve yukarısında Ramazan Varol'un bağları ve zeytin ağaçları görülüyor. Bağlarda erken yetişen üzüm çeşitleri ekilmiş.